4 Mayıs 2011 Çarşamba

Büyüyünce Android Olcam Demedim Hiç Soranlara


Bütün ödevlerimi son zamana bırakırım ben. Sadece ödev değil, ilkokuldayken bile servis gelirdi kapının önüne, kitabım nerdee diye çığlık ata ata çantamı hazırlamaya çalışırdım. Çok munis, çalışkan gibi gözükebilirim kimi çevrelerce ama işin aslı bu, üzgünüm. Göktürkçe vizesine bile herkes öncesinde aylarca çalışırken ben 1 hafta kala alfabeyi ve ek-kök özelliklerini öğrenerek girdim. Sonuç; düzenli ve çalışkan biri değilim, sadece beyin kıvrımlarım pırıl pırıl. Öhm neyse. Bir baktık finallerin başlamasına aylar değil haftalar kalmış. Yani bu demek oluyor ki tüm derslerden hazırlamam gereken ödevlerin teslimine de az kalmış. Yapacağım sunumlara hazırlanmam için de az kalmış. Her şeye az kalmış yani. Bunlardan biri epik tiyatro ve Mahagonny Kenti'nin sunumuydu mesela. Bertolt Brecht zaten bir dönem çalışılması gereken bir adam. Biz sadece o 1 dönemi biraz kısa tuttuk. Dolayısıyla geç saatlere kadar çalışma, sunum hazırlama, replik ezberleme vs yorulmuşum canlar. Kafa göz yarmadan bu işi de hallettik bugün ve ben öğlen kendimi yatağa atar atmaz bayılmışım.

"Ya allah bismillah allahuekber!" nidalarıyla sıçradım yataktan. Bu tip laflardan hep korkarım zaten, bir de uykumdan o şekilde uyandırılmak kalp ritmimi bozdu. Uyku sersemiyle noluyoruz lan savaş mı çıktı, şeriat mı geldi, kim bunlar! diye cama koştum. Tandoğan Meydanı'ndaysa yaşadığınız yer, zaten bu tip eylemlere alışık olmanız gerekir ama pratikte iş başka işte, kalp ritmi bu dinlemiyor. Mavili bayraklar, Gazi Üniversitesi, Ülkü Ocakları ıbıttı gıbıttısını görünce olayı az çok idrak edebildim ama "polis bizim canımız" bilmem neyimiz sloganlarını duyunca dedim nasıl yani? Tamam polisle olan aşklarına, niyetlerinin ciddi olduğuna yıllardır aşinayız ama böyle ulu orta da söylendiğini duymak bir garip oldu. Kız tarafı hoş karşılar mı hem bakalım? Normalde gaz bombalarıyla, tazyikli sularla, joplarla insanların pekmezini akıtan polisler, baktım sağdan sağdan Maltepe'ye doğru süzülüyorlar edalı işveli köylü güzelleri gibi. Hatta döndü bir tanesi reislerden birine öpücük attı falan. Hiç bizim daha önce gördüklerimize benzemiyordu bunlar. Adil düzeninizi seviyim. Hey cidi.

Uykum da bölündü zaten. İnternete bakındım ne var ne yok diye. Bir sürü şey varmış yine. Bir ölüm haberi vardı özellikle. "Haydar" kelimesinin sansüre uğramasına yeni yeni alışırken bu seferki biraz ağır geldi sanırım bünyeme. Ağustostan itibaren hünkarım hangi sitelere girmemi isterse oralara girebilcekmişim. Her geçen an daha demokratik, daha da özgürüz. Bu nasıl bir sevinç, nasıl bir gurur kaynağı.. Sırada ne var peki? Bunu sormaya da ciddi anlamda korkuyorum. Çünkü her an biri çıkıp "Beyninize yerleştireceğimiz çip aracılığıyla belli konularda düşünmenizi sağlayacağız. Yeterince başımızı ağrıttınız zaten. Artık öyle kötü kötü şeyler düşünmek yok! Biz sizin iyiliğinizi istiyoruz ve biz ne istersek onu düşüneceksiniz." gibi bir şey söyleyebilir. Kanal projesinden sonra "çip projesi". Fantastik film mübarek. Tedirginlikle bekliyorum. Öpücük möpücük yok bu sefer. Gülü gülü.

5 yorum:

Adsız dedi ki...

Beğendim. Fotoğrafı ve tasvirlerini, taşlamalarını, imalarını. Sen öpmezsen ben öperim;-*

İsmini Vermek İstemeyen Seyirci dedi ki...

O zaman öpük :*

Mystery dedi ki...

ahahah ulen neredeyse her yoruma gülerek başlıyorum allahım beni sürekli güldüren bi insanla karşı karşıyayım! pekiii Göktürkçe'de isimlerdeki e ve a düşer, biliyo muydun bunu? :)))

İsmini Vermek İstemeyen Seyirci dedi ki...

Ah bu kız cinyıs ya ahah evet düşer ama kelime içindekiler sadece:D

Adsız dedi ki...

Göktürkçe vizesi ilgimi çekti. Edebiyat öğrencisiyiz galiba :) Beklerim bloğuma bir edebiyat öğrencisi olarak :)