Ben kedileri severdim, kediler de beni severdi. Sevgimiz saygımız karşılıklıydı. Gördüğüm yerde gıdılarını severdim. Keyiften gırgırgır yapıp dururlardı. Üstünden pireler atlayan yavru kedileri evde temizleyip onlara kalacakları evler bulurdum. Sonradan alerjik astım diye bir şeyim çıktı ve onlara yaklaşmam yasaklandı. "Açık havada bir şey olmaz" dedim dışarlarda sevmeye devam ettim. Final haftasında bahçede ders çalışırken içtiğim sütü paylaştım, restoranda yediğim tavuğu verdim. Kısacası yemedim yedirdim, içmedim içirdim ben bu piçlere.
Apartman bahçesinde yaşayan kedilere komşu muamelesi yaptım. Bebekleri olduğunda altın taktım. "Bebişler nerde bebişler?" dediğimde annenin sadece "miyav" demediğini biliyordum ben. Çünkü onların sadece "miyav" dediğine inanmak çok güçtü. Adam yerine koydum ben onları! Peki onlar ne yaptı? Beni ısırdı.
Sabah ben denize giderken bahçe kapısının önünde sevdim onu. O benim bacaklarıma süründü, gırrladı mırladı falan gayet düzgün giden bir ilişkimiz vardı. Birden ne oldu, neden yaptı bilmiyorum hart diye ısırdı elimi. "Hooşt!" dedim olmadı haliyle. Baktım elim kanıyor, eve dönüp sabunla yıkadım sonra Pürel sürdüm antibakteriyel hödösü diye. Çok da çaktırmıyorum çünkü annem beni ne zaman kedi severken görse "allerjiiieeee" diye ciyaklıyor, bir de ısırdı kanattı desem hanımefendi çizgisinden kayıp çirkefleşebilir. Ki o çizgiden kaydı da.. "Kudururdun kudurmazdın" derken 2 günü geride bıraktık. Apartmanda beslenen bir kedi olduğu için çok önemsemedim ben. Ama kedi dünden beri bir garip. Yerinden kalkmıyor, karnı kasılıp duruyor falan. "Neyin var lan korkutma beni!" diyorum "miyav" diyor. Bu "miyav" o "miyav" değil biliyorum. Aşısı sahibi de yok diye annemin iteklemesiyle doktora gittik bugün.
"Hangi kolunu az kullanıyorsun?" dedi hemşire. Sağ kolumu uzattım bir solak olarak. Önce tetanoz aşısı yaptılar. Sonra "Kuduz servisi" diye bir yere yönlendirdiler. Öyle bir servis varmış, çok trajik. Orda bana 2 tane allerji iğnesi yaptılar, sonra kedinin ısırdığı yere 2 tane serum iğnesi yaptılar. Serum diyince koluma efendi gibi takıcaklar sandım meğer kocaman bir iğneyle enjekte ediyorlarmış. Ama böyle acı yok yani, nasıl yandı anlatamam. Babam "Resmen ağladın" diyor ama o sırada gözüme toz kaçtı sanırım. Zira bir iğneye ağlayacak insan değilim ben! Sonra aynı koluma geri kalan serumu cortlattılar. Sol koluma da nihayetinde kuduz aşısını yaptılar ve 7 iğneyle günü sonlandırdım. 5 iğne yedikten sonra sağ kolumu orda bıraktım ben zaten, hissetmiyorum kendisini. Şu an ona kol demek imkansız. Bir de aşı karnesi verdiler bana. 22 Eylül'e kadar belirli aralıklarla aşı olmaya gitcem. Hatta gitmezsem polis yakama yapışacakmış dfgjkl:D Gerçekten. "Son aşı tarihinde Ankara'da olcam yalnız ben" dediğimde burda imza verip aşımı orda olacağımı belirtmezsem polislerin beni arayıp peşime düşeceği söylendi. Evet açıklıyorum; The Walking Dead'in ikinci sezonunda ben varım. Zombilerin ardından konsepti "kedi ısırığı, tırmığı" olarak değiştirdik. Şimdi hikaye söyle; kedi ısırığından sonra dolunaylarda kediye dönüşüyorum. Ardından Adnan Oktar'la Gece Sohbetleri programına konuk olup, hoca efendiyle çeşitli kedili sohbetler ediyoruz. Böyle leş gibi bir senaryo yani.
Böyleyken böyle. Bugün yediğim yedi iğne ve daha da yiyeceğim kuduz aşıları sebebiyle, kedilerle olan "in a relationship" durumumu "single" olarak değiştiriyorum. Bye for now cats.